Markalar, dijital platformları kullanma konusunda giderek bilinçleniyor. Önce çalışanlara genel bir “sosyal medyaya giriş” eğitimleri verilir oldu; sonra “digital champion”lar yetiştirildi, günümüzde sadece bu alana özel departmanlar kuruluyor. Ancak hala pek çok şirket “Herkes Facebook’ta; bizim de oralarda (!) olmamız lazım” mantığını aşamıyor. Bu, oldukça riskli bir bakış açısı. Öncelikle şunu söylemekte fayda var: Evet, gerçekten markalar sahiplenilmeli. Çünkü dijital alanda hız faktörü, bugüne kadar gördüğümüz tüm araçlardan çok daha ileri durumda.
“Gerçeklik” dediğimiz şey, retweet sayısına bağlı hale geldi. Masum gözüken bir bilgi ya da haber, kimi zaman kaynağından uzaklaştıkça bozuluyor ve markalar sessiz kaldıkça, kartopu etkisiyle, korkunç bir hal alıyor. Bu da zaten sıkça gündeme gelen kriz yönetiminin konusu.
Gelelim dijital alandaki varoluş meselemize: Platformlar araç mı, amaç mı?
Bu soruyu, yasakların gündemi işgal ettiği bir dönemde, özellikle düşünmek lazım. Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest, Youtube… hepsi bir anda kapansa, ne yapacağız? Ajansların kapısına kilit vurup yeni iş bakmaya mı başlamalı? Tüm medya planlarını çöpe atıp, el ilanı mı dağıtmalı? Ben, platformların araç olduğunu düşünmek taraftarıyım. Sağlam içerik, mecrasını bulur. Platformlar, yalnızca “facilitator”dır. Yani “kolaylaştırıcı,araç,köprü”.
Sadece bulunmuş olmak için girilen bir platform, doğru yönetilmediği ve hedef kitleyle uyum içinde olmadığı takdirde, faydayı geçelim zarar bile getirebilir. Ancak, siz markanız hakkında doğru bilgiyi iletmiyor ve “kriz anında camı kırınız” uyarısıyla birlikte, güvenoyu topladığınız bir platform oluşturmuyorsanız, birileri markanız hakkında konuşacaktır. Bu kontrolsüz içerik, patlamaya hazır bomba gibidir. Patlayacağı kesin olmamakla beraber, patlaması halinde olacakların çok iyi hesaplanması gerekir.
“Her marka Facebook’ta olmalıdır” görüşünü doğru bulmuyorum. Markalar, hedef kitlelerine ulaşacakları optimum kanalı kullanmalılar ve bu kanalda da sürekliliği sağlamalılar.
Mükemmel formülü vermek gerekirse: “Doğru içerik, doğru kitleye, doğru kanaldan”