Başta Barclays, UBS ve RBS olmak üzere 18 küresel banka, bir anda kendilerini Amerika, İngiltere, İsviçre, Japonya ve Kanada’nın düzenleyici otoriteleri tarafından başlatılan bir soruşturmanın içerisinde buldular. Soruşturmanın nedeni, trilyonlarca dolarlık finansal enstrümanın fiyatlanmasında gösterge teşkil eden libor oranlarının manipüle edilmiş olmasıydı.
Bu bankalar libor fiyatlarının oluşmasında diğer bankların oran tekliflerini etkileyerek açıklanan oranları diledikleri gibi düzenlenmişlerdi. Bu manipülasyonlarla faiz üzerine yaptıkları türev ürünlerden ciddi kar elde ettiler. 2008 krizi döneminde Barclays üst yönetiminin kaygıları sebebiyle borçlanma maliyetini düşük tutabilmek adına libor oran tekliflerinde daha düşük faiz oranı bildirildi.
Kısa yoldan köfte yiyebilmek adına yapılan tüm bu düzenbazlıklar sebebiyle hangi ülkenin veya kimlerin ne kadar kar ya da zarar ettiğini kestirmek pek de kolay değil. Nitekim soruşturma sırasında suçunu kabul eden Barclays 450 milyon USD cezaya ödemeye mahkûm edildi. Skandalın ardından sırasıyla Barclays Bankası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Marcus Agius, başkanı Bob Dimaond ve baş işletme direktörü Jerry del Missier istifa etti. Takiben UBS tam tamına 1.5 milyar dolar Amerikan, İngiliz ve İsviçre otoritelerine (1.2 milyar doları Amerikan Adalet Bakanlığı ile bankacılık makamlarına) ödemeye mahkum edildi. Ceza ödemeye mahkûm edilen bankalar kervanına 612 milyon dolar ile RBS (Royal Bank of Scotland) da katıldı.
Son olarak Alman devi Deutsche Bank da 5 çalışanını işten çıkarmak zorunda kalırken alacakları cezanın 1.5 milyar USD’ye kadar çıkabileceği öngörülüyor. Ceza için sırada bekleyenler ise Citi Bank, HSBC, JP Morgan ve broker firması ICAP var. Dünya finansal piyasalarının en önemli oranı libor için yapılan bu ayak oyunlarına cesaret edenleri ve buna uzunca bir dönem devam etmelerini anlamak oldukça zor.