RTP Medya Genel Müdürü Yasin Gökçek, işletmelerde müzik kullanımları ve telif hakları hakkında Wise TV’ye açıklamalarda bulundu.
Telifsiz müzik diye bir şey olmadığını atını çizerek söyleyen Gökçek, telif ve müzik kısmını ayrı kavramlar olarak ele alarak şunları söyledi: “Telifsiz müzik ne anlama geliyor demek lazım aslında “müzik” kısmını tırnak içinde söylüyorum… Telif kısmına baktığımız zaman herhangi bir objeyi, sanat eserini, bir olguyu oluşturan bir kişinin olması lazım telif hakkı doğa bilmesi için daha doğrusu ürünün gerçekten bir sanat eserinin kullanım alanı olması için bir üreticisi olması lazım. Şimdi sizin dinlemiş olduğunuz müzik ise bunu kulağınızla duyabiliyor algılarınızla anlayabiliyorsanız bunun karşında bir yapan vardır ve biz o yapan kişiye asıl hak sahibi diyoruz”
Telifsiz müziğin asıl hak sahibinin ortada olmadığı müzikler anlamına geldiğini ifade eden Gökçek, “5846 kanunlu sayıyla bahsettikleri sanatçı eserini yaptıktan 70 yıl sonra vefat ettikten 70 yıl sonra ve asıl hak sahibinin de devamı yoksa çocukları vesaire yoksa bir nevi miras gibi bunu özgün olarak kullanabilirsiniz diyorlar ama burada şöyle bir şey ortaya çıkıyor yani sanatçının kendisi ölmüş olabilir ama aranjörü yaşıyordur aranjörünün çocukları vardır ya da bestecisi yaşıyordur bestecisinin çocukları vardır ama söz yazarı yaşıyordur yazarın çocukları vardır yani varisleri vardır o yüzden telifsiz müzik dediğimiz bir şey söz konusu değil. Böylelikle işletmeler telif ödemeden müzik yayını yapabilir mi sorusuna şöyle bir cevap vermek istiyorum ben işletmeler telif hakkı ödemeden ıslık bile çalamazlar yani bir şarkının bunu ironi anlamında söylemiyorum hakikaten böyledir. Bir şarkının melodisini alıp 15 saniyenin üzerinde ıslık çalarak halka satış alanlarında yani açık bir alanda bunu devam ettirirseniz bir telif hakkı doğacaktır orada. Çünkü bugün Türkiye’de bırakın işletmeleri uygulanmamasına rağmen minibüslerde, otobüslerde, metrobüslerde, uçaklarda, mağazalarda, marketlerde, AVM’lerde aklınıza gelebilecek her türlü satış alanlarında telif ödemek zorundasınız” şeklinde konuştu.
Zorunluluk hakkında Türkiye’deki firmaların bir takım problemleri olduğuna dikkat çeken Gökçek, kurumlara tavsiyelerde bulundu: “Bir merkez yürütme kurulu gibi düşünün meslek grupları var ve diyorlar ki x firma bu işi sana 5 TL’ye yapacağım, y firma sana 3 TL’ye yapacağım. Aslında dananın kuyruğu orda kopuyor bize maalesef Türkiye’de önce köyler önce mahalleler sonra alt yapılar kurulduğu için sistem burada tıkanıyor. Fakat benim burada Turizm ve Kültür Bakanlığı ve Meslek Birliklerinin özellikle telif hakkı nedir konusunda duyarlı bir açıklama yapmalarını bekliyorum. Aslında onlara baktığımızda bizim bir sürü bültenlerimiz var, yayınlarımız var, bu konuda biraz ağır mı olacak bilmiyorum ama körler sağırlar birbirlerini ağırlar mantığında hareket ettikleri için sürekli birbirlerine yayında bulundukları için nihai son kullanıcı bunu bilmiyor. Yani x bir firma sahibi çok ciddi söylüyorum 2012 – 2013 – 2014 yıllarında çok büyük firmaların ‘AA TELİF HAKKI DİYE Bİ ŞEY Mİ VARMIŞ?’ dediklerini duyuyorum ki telif hakkı kanunu da bir alman vatandaşı olan HERS getiriyor Türkiye’ye 1953’lerde sanırım. Ve hala o kanun üzerinden devam ediyoruz ve o kanun toplasanız 4 defa değişikliğe uğradı oda meslek birliklerinin argümanlarını daha fazla kuvvetlendirmek için değişikliğe uğradı. En son uğradığı değişikliği 2004 veya 2005 yılında idi. Orada da meslek birliklerinin asıl hak sahipleri olan sanatçıların haklarını korumaları ve ne şekilde korumalarına yönelik bir takım maddeler eklendi. Çünkü bütün bunlar böyle olduğu zaman işletmeler telif hakkı ödemeden müzik yayını yapabilir mi? sorusuna realiteye bakıldığında şöyle bir cevap verilebilir, kanun ve hukuka baktığınız zaman yapamazlar hak yemiş olurlar. Ama oradaki asıl soru işletmelerin telif hakkı ödeyip ödememe konusunda doğru olarak bilgilendirilip bilgilendirmediği sorusu olmalıydı hani bu soruya cevap verecek olursam çok çok uzayacaktır ama genel özetle ödemek zorundalardır.”