Türkiye ve paralelinde İstanbul her geçen gün büyüyor ve gelişiyor. Büyüme ve gelişmenin artarak devam etmesi olumlu; ancak bu noktada İstanbul’un özel durumuna dikkat çekmek gerekiyor.
İstanbul’un kendine özgü bir dokusu var. Bu doku korunduğu müddetçe İstanbul özgün bir kent olarak var olacak. Gün geçtikçe artan yüksek binalar tarihi ve estetik dokuyu bozmayacak şekilde konumlandırılmalı. Aksi takdirde İstanbul’un özgünlüğü yok olur.
Peki çözüm nedir derseniz, burada bence yeni yapıların nerede konumlandırılacağı ile ilgili çalışmalar titizlikle yapılmalı diye düşünüyorum. Yeni yapılar daha çok şehir dışına kaydırılabilir. Bu yapılırsa hem kentin dokusu korunur hem de kent merkezindeki yoğunluk azalır.
İstanbul’u Anadolu şehirleri takip ediyor. Açıkçası yük İstanbul’un üzerine binmemeli. Farklı şehirlerin de ön plana çıkması sağlanabilir. Anadolu’ya baktığımızda şehirleşmenin ne denli iyi olduğunu görmek için öncelikle yollara bakılmalı. Evet gerçekten de şehirlerarası bağlantı yollarının önemli ölçüde düzeldiğini söyleyebiliriz. Daha düzenli ve hızlı bir yapılaşma ile Anadolu artan bir ivme ile gelişiyor. Başta Ankara olmak üzere Eskişehir, Konya, Kayseri, Malatya gibi şehirler hızla büyüyor. Küçük şehirlerde dahi iyileşme ve modernleşmeyi görebiliyorsunuz.
Ancak İstanbul Türkiye’nin göz bebeği. Diğer şehirlerin İstanbul’u takip etmesi gerekiyor derken de İstanbul gibi olmalarını bekleyemeyiz. O nedenli elimizdeki önemli değerin yani İstanbul’un gelişmesini ciddi bir planlama ile gerçekleştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde geri dönüşünüz mümkün olamayacağı için İstanbul’un özgün dokusu bu süreçte zedelenebilir hatta yok olabilir.