Markalar artık dijital medyanın ne kadar güçlü olduğunu anladı. Ancak bazı firmalar dijital dünyaya çok hızlı uyum sağlarken bazıları daha ürkek davranıyor. Bu bir dönüşüm süreci; o nedenle tüm firmaların çok hızlı adapte olmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değil. Gerçek şu ki: Bu uyumu başaramayanlar yakın gelecekte çok sıkıntı çekecektir.
Dijital platformlarda boy gösteremeyen, bu mecraları iletişim stratejilerine dahil etmeyen markalar şimdiden sıkıntı yaşamaya başladı. Örneğin, “çoklu ekran” diye bir kavram var. Bir televizyon reklamında tanıtılan ürün hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istediğinizde internete başvuruyorsunuz. O reklamı veren marka size internette de içerik sağlayabiliyorsa yarattığı etki kat kat artıyor. Buna benzer onlarca örnekten söz etmek mümkün, ama daha yolun başındayız.
İnsanlar artık haberi dahi internetten tüketiyor. Kullanıcıların yüzde 51’i gazeteyi kağıttan okumak yerine ekrandan okumayı tercih ediyor. Örneğin, eskiden televizyonda “prime time” vardı. Bu kavramın yerini “my time” kavramı aldı. Çünkü artık izlemek istediğimiz programları yayın akışına bağlı kalmadan, istediğimiz saatte internet ortamında izleyebiliyoruz. Dolasıyla geleneksel mecranın da izleyicilerinden kopmaması için bu dönüşümüne adapte olması gerekiyor.
